GÜNDEM

İkinci Yalta'ya Doğru (I)

İkinci Yalta'ya Doğru (I)


Bir gün Temel cam parçasıyla elini keser ve soluğu doğruca hastanede alır. Hastaneden içeriye girdiğinde karşısına iki kapı çıkar bizim Temel’in, birinci kapıda “hastalıklar”, diğerinde “yaralanmalar” yazıyor. “Yaralanmalar” kapısından içeri girer girmesine ama önüne yeniden başkaca iki kapı daha çıkar. Birisinde “kanamalı yaralanmalar” diğerinde “kanamasız yaralanmalar” yazıyordur. “Kanamalı yaralanmalar” yazan kapıdan atar kendisini içeriye ama o da ne? Yine iki kapı, “hayati önemde kanamalı yaralanmalar” ve “hayati önem taşımayan kanamalı yaralanmalar”. Temel şaşkın, “hayati önem taşımayan kanamalı yaralanmalar” kapısından hiddetle dalar içeri, bir de bakar ki hastanenin dışına çıkmıştır. Çaresiz evin yolunu tutan Temel’e hanımı Fadime sorar, “Temel’im, nasıl iyi baktılar mı sana hastanede?” Temel hanıma döner ve “Fadime, bize hiç bakan eden olmadı ama organizasyon muhteşemdi…” 

***

Yirminci yüzyılın başından itibaren yeryüzünü kendi emelleri doğrultusunda dizayn eden bir organizasyon var dünyamızda. Kongreler yapan, eli yıllık yüz yıllık planlar kurgulayan, hedefi doğrultusunda vicdan ve merhametini tamamen kaybetmiş, insani özelliklerinin büyük bir kısmını bu uğurda feda etmiş bir küresel yapının varlığından söz ediyoruz. Hemen her ülkede lobi faaliyetleri ve işbirlikçileri vasıtasıyla faaliyet gösteren, istihbarat örgütlerini, basın ve yayın kuruluşlarını ve de en önemlisi finansal kuruluşları etkisi altına almış bir örgüt bu. Büyüklerimiz bu organizasyona Gizli Dünya Devleti adını vermişlerdi yıllar önce, artık pek bir gizli tarafları da kalmadı doğrusu.

Dünya hâkimiyeti gibi ciddi bir idealleri var bu insanların. İstiyorlar ki, kendilerinin efendiler olarak yaşayacakları yeni dünya düzeninde, geriye kalan diğer insanlar onların köleleri olsun. İşin ilginç tarafı ise tüm bu ideallerin ilahi kaynaklı olduğunu iddia ediyorlar. Bir nevi bu uğurda yapılan her türlü eylemin ibadet mahiyetinde olduğunu, bu vesile ile iman ettikleri ilahın rızasını talep ettiklerini düşünüyorlar. 

Beş bin yıllık geçmişi olan bu sapkın inancın maalesef yaşanılan son yüzyılda ciddi bir güç haline geldiğini de üzülerek ifade etmek durumundayız. Elbette ki bu durumun birçok sebebi vardır. Lakin bu insanların, sapık ideolojileri uğruna her türlü fedakârlığa katlanacak derece yüksek inanç sahibi olmalarını ilk sıraya yazabiliriz. Ne demişti şair, “inanmak başarmanın yarısıdır!”.

Bugün dünyamıza baktığımızda hemen her ülkede etkin olan bu yapının en önemli gücü olarak, dünya hâkimiyeti idealine hizmet etmek üzere kurdukları lobi ve daha dar anlamda çalışmalar yapan birbirinden farklı birçok teşkilatı gösterebiliriz. Günümüzde kendilerini saklama ihtiyacı bile hissetmeyen ama vazifesini tamamlayasıya kadar en gizli yöntemlerle çalışan mason locaları, Rotary ve Lions kulüpleri ile girdikleri ülke içerisinde işbirlikçi insanlar üreterek, o ülkenin yönetim anlayışına doğrudan müdahale edebilir konuma geldiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle üniversitelerde akademisyen olan kulüp üyelerinin, gelecek vadeden gençlerimizi burs imkânı ya da yüksek lisans imkânı ile ayarttıklarını, bu şekilde hem ülke siyasetinde hem bürokraside hem de akademik alanda etkin bir yapılanma sağladıklarını gayet iyi biliyoruz. 

Yine kurdukları, uluslararası faaliyet gösteren büyük çapta çeşitli kurumlar ile hem dünya siyasetini hem de dünya ekonomisini kontrol edebilmişler, bu kurumlar ile hedeflerine ulaşma adına ciddi mesafe kat etmişlerdir. Örneğin, Uluslararası Para Fonu ( IMF ) olarak bildiğimiz ekonomik birim sayesinde ülkelerin ekonomi politikalarına müdahale eder, söz konusu ülkenin kendi amaçları doğrultusunda bir ekonomik sistem ile yönetilmesi için çalışmalar yaparlar. Aynı alanda faaliyet gösteren Dünya Bankası ise ülkelerin ihtiyaç duyduğu finansman kaynakları temin etmekle görevlendirilmiştir. Sistem, IMF’nin ekonomisine müdahale edebildiği ülkeye, Dünya Bankasının faizli kredi açması ve bu kredinin ülke içerisinde yine IMF kontrolünde kullandırılması şeklinde çalışır. Sonuç itibariyle söz konusu ülke borçlandırılmış, faiz ödemek zorunda kalmış ve en önemlisi de ekonomik kontrolü tamamıyla kaybetmiş durumdadır.

Yeri gelmişken, toplumumuzda yanlış bilinen bir konunun da izahını yapmış olalım. Aslen IMF, ülkelere finansman sağlayan bir kurum değildir. IMF, Dünya Bankasının çeşitli uluslararası tefecilerden sağladığı fonların, borçlu ülkeden tahsilatını yapmak üzere o ülkenin ekonomisini dizayn eden kurumdur. Hal böyleyken, ülkemizde “IMF’ye borcumuzu ödedik, ekonomik anlamda bağımsızlığımızı kazandık”  naraları atarken dış borcumuzun sürekli artması elbette ki düpedüz kuyruklu bir yalandır. 

Buraya kadar ifade etmeye çalıştığımız mevzu Temel’in hanımına buyurduğu şekliyle, sağlam bir organizasyonla karşı karşıya olduğumuz gerçeğidir. Müslümanlar olarak, içeride ve dışarıda iyi organize olmuş, teşkilatlı yapıları ile insan fıtratına aykırı sapık ideolojileri ve bu ideolojinin dünya hâkimiyeti hedeflerine yürüyen küresel bir güçle mücadele içerisindeyiz.  Diğer insanları kendilerine köle yapmak isteyen bir zihniyetin elbette önündeki en büyük engel; Allah’tan başkasına kul olmayı reddeden, yine Allah’tan başka hiçbir gücün karşısında boyun eğmemek üzere görevlendirilmiş müslümanlardır. İşte dünya müslümanlarının bugün içerisinde bulunduğu sıkıntıların temel sebebi de budur. 

Bu ahval ve şerait içerisinde üzerimize düşen en önemli vazife ise tüm bu tezgahı en ince ayrıntısına kadar öğrenmek, planlayıcı ve uygulayıcılarını keşfetmek, kuklayı değil kuklacıları hedefin orta noktasına koymak olmalıdır. Bizlere izlettirilen şeyin aslında bir tiyatro oyunu olduğunu idrak edebilmeli, bu oyunu kurgulayanların gerçek amaçlarını idrak etmeliyiz. Ekranların büyülü dünyasından çıkarak, gerçeğin peşine düşmeli, okumalı, araştırmalı ve tüm bildiklerimizi etrafımızla paylaşmalıyız. Ve hiçbir zaman unutmamalıyız ki, “Onlar tuzak kurarlar, Allah da tuzak kurar. Ama Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.”

 

YAZAR HAKKINDA
Fatih Tutkun
Fatih Tutkun
1981 Karabük, Safranbolu doğumlu. Ortaöğretimi Safranbolu İHL, liseyi Karabük İHL'de okudu. 1999'dan beridir Antalya'da yaşıyor ve bu şehri çok seviyor. AGD Antalya Şubesinde Tanıtım ve Medya Komisyon Başkanlığı vazifesidir. Özel bir şirkette muhasebe ve finans müdürü olarak iş hayatına devam ederken evli ve üç evlada babalık görevini ifa etmektedir.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN