GÜNDEM

Olmaz Olsun Böyle Ortak

Olmaz Olsun Böyle Ortak
Öyle güzel anlatıyordu ki insanın ayakları yerden kesiliyor, bulutların üzerinden dünyaya bakarak “aha işte şuraları hep biz yönetiyoruz” hissine kapılıyorduk. Arada geçmişe gidiyor, “bizden habersiz buralarda kuş dahi uçamaz” söyleminin ne kadar da doğru bir söylem olduğuna inancımız katbekat artıyordu. “Artık herkesin ciddiye aldığı bir ülkeyiz, içerisinde bizim olmadığımız denklemlerin çözülmesine imkân yok. Şunu da unutmamak lazım, bizi bitirmek için bütün şer güçler bir araya geliyor lakin Yeni Türkiye’yi dize getirmek ne mümkün? Ekonomi zaten şaha kalktı, yatırım amaçlı dolaşan paranın dünyadaki ilk adresiyiz. Muhteşem bir genç nüfusa sahibiz ve en önemli gücümüz de bu. Kendi tankımızı, topumuzu, uçağımızı kendimiz üretiyoruz. En nihaye ikinci cihan devletine doğru yaptığımız bu kutlu yürüyüş er ya da geç tamamlanacak, Yeni Osmanlı ile dünyaya yeniden hükmedeceğiz.” Tekbir, Allah’u Ekber…

Ekranların tılsımına kapıldığımızdan beridir hep bu tür rüyalar görüyoruz. Sabahın köründen gecenin geç saatlerine kadar sürekli olarak bize yukarıdaki fikirleri dikte ediyorlar. Düşünce dünyamız yalan yanlış bilgiler ile taciz ediliyor. İnsanların gerçeği görmesinin önüne geçiliyor, doğru düşünmesine fırsat tanınmıyor. Çünkü biliyorlar ki gerçekten akleden, doğru kaynaklardan gelen bilgiler ile fikir sahibi olan her birey, aslında işlerin hiçte anlatıldığı gibi olmadığını anlayıverecek, etrafını aydınlatıverecektir.

***

15 Temmuz tarihi maalesef ülke tarihinde kara bir sayfa olarak yerini aldı. Milletimize ait olan silahların yine milletimize çevrilmesini ve dahi ateşlenmesini hiçbir şekilde kabul etmemiz mümkün değildir. Ayrıca seçilmiş hükümetin gayri demokratik şekilde yönetimden uzaklaştırılmasını istemek zorbalıktır, haddi aşmaktır.Devlet içerisinde paralel bir yapının kurulması, örgütlenmesi ve operasyonlar düzenlemesi ise başlı başına hainliktir, alçaklıktır.

Diğer yandan darbe kalkışmasının arkasında bir üst akıl olduğunu en tepeden en alt kademeye kadar hemen herkes dillendirmişti. Üst akıl ifadesinden kastedilenin ise İsrail ve ABD olduğu, İngiltere ve AB ülkelerinin de en az onlar kadar işin içinde oldukları aşikâr. İsmi küresel güçler, üst akıl, şer odaklar gibi çeşitli şekillerde anılsa da bu gücün Siyonizm olduğunu hepimiz biliyoruz. Yine Siyonizm’in sadece ülkemiz ve milletimiz için değil, tüm insanlık için en büyük tehlike olduğunun da farkındayız.

Bilinen tüm bu gerçeklere rağmen üç beş kınama, birkaç basın açıklaması ile geçiştirilen üst akıl muhalifliğimiz, daha üzerinden henüz bir ay geçmişken sınır ötesi operasyon vesilesi ile yeniden stratejik müttefikliğe evriliverdi. Dışişleri Bakanlığımız hemen her platformda Fırat Kalkanı Operasyonu'nun ABD ile birlikte koordine edildiğini, onlardan habersiz bir planlamanın yapılmadığını defaatle dile getirdi. Ayrıca operasyonun yalnızca Fırat’ın batısına yönelik olduğunu, doğusunu kapsayacak şekilde operasyonlar yapılmasına ABD’nin müsaade etmediğini de ajanslar sık sık son dakika olarak geçti.

Elbette ki stratejik ortağımız bizim iyiliğimizi, kısa yoldan hedefe ulaşmamızı arzu ediyordu(!). Zira ülkemizi tehdit eden asıl tehlike Fırat’ın yalnız batı yakasında idi, doğu yakasında ise durum gayet stabil haldeydi(!). Kaldı ki ABD, hem bizimle hem de PYD ile ortaklık yapmak suretiyle meseleyi diyalog yoluyla çözmenin de derdinde idi(!). En nihayetinde silah, kan, gözyaşı… İyi şeyler değildi tüm bunlar, son çareydi.

***

Siyonizm’in, Fırat’tan Nil’e kadar olan topraklarda Büyük İsrail Devleti’ni kurma hedefi var. Bu amaçla Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı ile bölgemizi parsel parseldizayn etmektedir. Irak’ın parçalanmasının da, Mısır’daki darbenin de, Suriye’deki iç savaşında, Türkiye’deki terör saldırılarının da gerçek sebebi budur. Bu işin rejisörü İsrail, oyuncuları ise ABD, AB ve İngiltere’dir. Hal böyleyken Büyük Ortadoğu Projesi’ne eş başkanlık yapmak büyük bir gaflettir. NATO için üsler kurmak, silahlar edinmek, sağa sola asker göndermek şuursuzluktur.Hele ki ABD ile sınır ötesi operasyon yapmak en hafif tabiri ile dalalettir, ferasetin ve basiretin bağlanmasıdır. 

Çünkü ABD için her şartta öncelik İsrail’dir, İsrail’in güvenliğidir. ABD ile dost olmamızın, stratejik müttefik olmamızın, bizi şahsi emellerine alet etmenin ötesinde bir anlamı yoktur. Dostuz çünkü Irak’ın bombalanması için İncirlik hava üssüne ihtiyaçları vardır. Dostuz çünkü 28 tane NATO üssünü topraklarımızda barındırıyoruz. Dostuz çünkü Suriye iç savaşı için lojistik sağlıyoruz. Anlaşılan o ki bu dostluk tek taraflıdır, platoniktir. 

Ayrıca ABD ile aramızda inanç farklılığına dayalı çok ciddi bir husumet söz konusudur. Biz halkı müslüman olan bir devlet iken, onların tüm mücadelesi İslam ve Müslümanlar iledir. Değiştirmeye çalıştıkları şey, ülkemizin de içerisinde bulunduğu Fas’tan Endonezya’ya 22 tane İslam ülkesinin haritasıdır. Kastettikleri şey müslümanların canları, malları ve namuslarıdır.

***

Uzun yıllar boyunca devam eden bu ortaklığın neticesinde ABD’nin hiçbir sözüne güven olunmadığı, her zaman çıkarları için hareket eden bir devlet olduğu açık ve net şekilde anlaşılmıştır. Gülen’in iadesi ile alakalı talebimizin ciddiye bile alınmamasından tutunda, PKK ile mücadelemizdeki verdikleri sözlere kadar hemen her konuda iyi bir müttefik, sağlam bir dost olmayı kesinlikle becerememişlerdir.Söz konusu ortaklıkta daima zarar eden taraf biz iken ABD her işlemde maximum karı elde etmiştir.

O halde bize düşen vazife, vakit daha da geç olmadan kendimize gelip ABD ile ortak olma sevdasından vazgeçmektir. Özümüze dönmek, inancımıza bakmak ve tarihimizi incelemek zorundayız. Atalarımızın ifade ettiği şekli ile “domuzdan post, gâvurdan dost olmaz” gerçeğini tüm hücrelerimize kadar idrak etmeli, gereğini harfiyen uygulamalıyız. Siyonizm’in planlarını alt üst edip, İslam ülkelerine liderlik edecek bir hüviyete de tez zamanda sahip olmalıyız. 

Ayrıca ekranların ışıltılı dünyasından uyanıp, biran evvel gerçeklerle yüz yüze gelme cesaretini göstermeliyiz. Hamasi nutuklarla kendimizi avutmaktan vazgeçip aklın yolunu tutmalı, zihnimizi doğru kanallardan beslemeliyiz.Dergilerimizi ve Milli Gazetemizi yanımızdan ayırmamalı, kendimiz okuduktan sonra sınıfta, kantinde ya da otobüste unutmasını bilmeliyiz.Eşimizi dostumuzu da hikmetli sözler ile uyarmaya, uyandırmaya da devam etmeliyiz. 

Ves’selam…

YAZAR HAKKINDA
Fatih Tutkun
Fatih Tutkun
1981 Karabük, Safranbolu doğumlu. Ortaöğretimi Safranbolu İHL, liseyi Karabük İHL'de okudu. 1999'dan beridir Antalya'da yaşıyor ve bu şehri çok seviyor. AGD Antalya Şubesinde Tanıtım ve Medya Komisyon Başkanlığı vazifesidir. Özel bir şirkette muhasebe ve finans müdürü olarak iş hayatına devam ederken evli ve üç evlada babalık görevini ifa etmektedir.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN