FİKRİYAT

İslam Birliği Mefkuresinde Bir Devrim : D-8

İslam Birliği Mefkuresinde Bir Devrim : D-8
Üzerinde yaşadığımız ya da yaşamaya çalıştığımız gezegen olan Dünyamız… Yaşamaya çalıştığımız diyoruz zira her 6 saniyede 1 çocuğun açlıktan dolayı yaşamını yitirdiği, savaş-terör-işgal olayları sebebiyle her 4 saniyede 1 insanın mülteci olduğu ve her gün 30 bin çocuğun basit ilaçları bulamadığı için hayatını kaybettiği bir gezegende yaşamak çok da kolay olmasa gerek… 

Elbette bu ve benzeri durumlar bugün dünyada adaleti değil kuvveti üstün tutan bir ekonomik ve politik anlayışın hâkim olmasından kaynaklanıyor. Zaten, “zihinlerimizi işgal edenler, iktisadı ekonomiye, siyaseti politikaya dönüştürerek” işe başladılar. Muhakkak Hak-Batıl mücadelesinde Batıl çalışırken, Hakk’ın safında olduğunu iddia edenlerin de Hakk’a dayalı bir anlayışı hâkim kılma görevleri vardır.

Osmanlı devleti dağıldıktan sonra Türkiye tam olarak İslam âlemiyle uzun soluklu bir kopuş yaşamış bu sebeple ne siyasi ne de iktisadi manada Hakk’a dayalı bir mücadele içinde, devlet bazında, bulunmamıştır. Ta ki, 60’lı yılların sonunda siyasi arenaya giren ve 1996 yılında koalisyonla da olsa iktidara gelen, ‘kuvveti değil, adaleti esas alan’ Millî Görüş’ün iktidara gelmesine kadar… 

Fikirler, bir düzen kurmak istiyorsa öncelikle 2 temel üzerine oturtulmalıdır: Siyaset ve iktisat. Elbette İslam’da, en mükemmel sistem olarak, siyasi ve iktisadi bir söylemi, önerisi olan bir sistemdir. Siyasi kısmı halkı çok da fazla ilgilendirmezken ekonomik boyutu halkın sisteme olan bakışını tamamen değiştirebilir niteliktedir. Örneğin siyasal olarak çok güzel bir söyleme sahip olan bir hareket şayet iktisadi olarak da aynı güzellik ve sağlamlıkta eyleme sahip değilse, halkta karşılık bulması muhaldir. 

İslam Dünyasının muhtaç olduğu tavizsiz ve vakur siyasal söylemi geliştirdikten sonra, iktidar nasib olduğunda da iktisadi/eylemsel icraat için harekete geçme vakti geldiğinde. Millî Görüş, İslam Birliği’nin temellerini atmış ve bunu iktisada dayandırmıştır.  Bu, halkın en çok ilgisini toplayan ve beklediği alan olan ekonomide de ‘İslam Birliği’ demek idi. Daha önce de belirttiğimiz gibi, halkın ilgisini toplayan alan iktisad alanıdır ki şayet bu alanda bir birlik şuuru oluşturulur ise fikrî manada bir birlikten bahsedebiliriz. 

1996 yılında REFAH YOL Hükumeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN önderliğinde; Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya’nın içinde bulunduğu ve ‘Developing 8 (D-8)’ diye adlandırılan bir ‘çekirdek’ İslam Birliği oluşturuldu.

D-8, iktisadi İslam Birliğinin temelidir. Şöyle bir tahayyül edelim, bizler bugün iktisadi olarak batıya ve bâtıla değil de ‘dünya gerçeği’ demeyip faizi elinin tersiyle itmiş bir iktisad anlayışına sahibiz. Pakistanlı bir çiftçi, elindeki mahsulü batının ya da sömürgecilerin keyfiyetine heba etmiyor, ‘adil düzen’ anlayışına sahip bir oluşum ile değerlendiriyor. Emin olunuz ki, ırkçılık sorununu da bu şekilde çözebiliriz. Zira, doğudaki Müslüman ile batıdaki Müslüman, aynı vücudun farklı uzuvları olduğunu maddî olarak ancak bu yol ile kavrayabilir. İşte bu noktadan hareketle şunu söyleyebiliriz ki;‘İslam Dünyasını, ticaret ve para akışı ile birbirine kenetleyen bir sistem olarak D-8, İslam Birliği mefkûresinin fiiliyata dönüşmüş haliyle bir devrimdir.’ 

Belki de en önemlisi; ülkemizin son günlerde geçirdiği ekonomik ve toplumsal sıkıntıların çözümünde de İslam Birliği anlayışı yatmaktadır ve bütün mesele bunu harekete geçirebilmededir. Osmanlı edebiyatı yapanlar, belki de yukarıda bahsettiğimiz gibi, siyasi söylem noktasında medya yardımı ile de başarılı olabilirler fakat faize dayalı bir iktisat ile çok fazla yol alınamayacağı açıktır. Batı’nın iktisat anlayışı halkın ve devletin iflasına sebep olmakta bu sebeple de iktisadi olarak sıkıntılı kitleler oluşmaktadır. Seçim zamanı yapılan röportajlarda genelde, ‘karnımızı doyuracak olana oy veririz’ gibi konuşmalarla karşılaşıyoruz. Zira iktisadi olarak sıkıntıda olan bir bireyin, ‘dava, mefkûre’ gibi terimlere yakın olması beklenemez. Bu noktadan hareketle şunu söyleyebiliriz ki, yukarıda da bahsettiğimiz iktisad ve siyaset ikilisinden iktisadı öncelikli tutmak lazımdır. Zira borçlandırılan ve aç bırakılan bireylerin içlerinde yaşadığı sisteme dair fikir geliştirmeleri çok zordur. Fakat bu bireylerin borç problemlerini çözecek ve adil paylaşım sistemiyle ‘karın doyuracak’ sistemleri anlatırsanız, insanların zihninde yer edinebilirsiniz. Öyle ki, Merhum Erbakan Hoca’mızın iktisad alanında yaptığı devrim nitelikli hamleler bugün bile hangi görüşe sahip olursa olsun her kesim tarafından takdir edilen ve beklenen projelerdir. 

Bütün bu sebeplerle diyebiliriz ki, D-8, her ne kadar ülke ve birey olarak bizim gündemimizde hak ettiği yeri alamasa da bugün uğraştığımız birçok problemin çözümüdür.

Son olarak, kalbinde ve zihninde ‘hakkı ve sabrı tavsiye etmek’ gibi derdi olan kardeşlerin de savundukları, safında oldukları fikriyatı daha iyi bilmeleri için D-8’i de ayrıntılarıyla anlamaları zarurîdir.

Selametle…

ÖNCEKİ YAZI FİLM TANITIMLARI
YAZAR HAKKINDA
Enes Malik Yılmaz
Enes Malik Yılmaz
İstanbul'da doğdu. Doğduğu şehrin karmaşası içinde büyüdü. İlk ve orta öğrenimini hala tamamlamadığını düşünüyor. Liseyi İstanbul, Eyüp'te bitirdi. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi. Arkadaşı vasıtası ile tanıştığı ve Necmettin Erbakan'ın cenazesinde idrak etmeye başladığı Mili Görüş'te mücadele etmeye çalışıyor.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN