KÜLTÜR SANAT
Müslüm: ‘’Hayat Zordu Ama Güzeldi’’
Arabesk ile özdeşleşen isimler acılı bir hayat sürdükten sonra, acılarını şarkı sözlerine dökerek, yine benzer acılar yaşayan insanların ruhuna dokunacak şarkılar ortaya koymuşlar. Yani arabesk, acıların bir sonucu olarak doğmuş. Arabeskin efsanelerinden Müslüm Gürses’in yaşamını konu edinen Müslüm filmi, izleyicinin beğenisine sunulduğu andan itibaren ilgi odağı oldu. Özellikle 90’lı yılların arabeskin tavan yaptığı yıllar olduğu düşünülürse, ülkemizin 90 kuşağı bu filmde muhakkak kendisine yer bulacaktır.
Ülkemiz biyografi filmler konusunda kısırlık yaşıyor. Bu açıdan çok merak ettiğim bir yapım oldu Müslüm. İlk fırsatta izlemeye gittim. Zaman zaman duygulandığım, gülsem de ‘acı bir tebessüm’ ile güldüğüm bir film oldu. Bir taşra çocuğu çıktı karşıma önce. Kötü bir babanın baskısı yüzünden annesine sımsıkı sarılan, türkü söylemeyi çok sevmesine rağmen ayakkabı tamirciliğine zorlanan bir genç… Fıtratımız gereği ezilenden taraf oluyoruz. Ezilenlerin sesi Müslüm Baba’cı olup çıkıyoruz filmden sonra.
Filmimizin kahramanı Müslüm. Film uzun bir süre bu kahraman etrafında ilerliyor. Küçük yaşlardan itibaren şiddete ve baskıya maruz kalıyor Müslüm. Annesiz ve yapayalnız kalıyor. ‘Babam gibi olmayacağım’ diyor. Evet, belki babası kadar kötü biri olmuyor fakat kendisini alkolden alamıyor annesi öldükten sonra. Filmin birçok sahnesinde alkol ve sigaranın olması rahatsız ediyor beni. Müslüm de zaman zaman hoyratlıklar yapıyor. Mesela, meşhur Harbiye konserinde kendisini çok seven bir hayranı tarafından bıçaklanıyor. O yine bağrına basıyor hayranını. Tek bir kötü laf bile etmiyor. ‘Vay be, ne kral adammış’ dedirtiyor. Fakat o talihsiz konserin gecesinde eşiyle evine gidiyorlar. Aldığı alkolün etkisiyle eşine şiddet gösteriyor. Dram o kadar içimize işliyor ki, bunları ‘neredeyse’ görmezden geliyoruz. Bazı sahnelerde kahraman üzerinden şiddetin dramatize edildiğini görüyoruz. ‘Babam gibi olmayacağım’ diyerek yola çıkan Müslüm, zaman zaman babasıyla aynı davranışları sergiliyor.
Müslüm’ü izledikten bir gün önce, dünyaca ünlü Amerikalı müzik grubu Queen’in yaşam öyküsünün anlatıldığı ‘Bohemian Rhapsody’ filmini izledim. Prodüksiyon açısından Müslüm filminden çok daha iyi yapılmış, yaşamlarının hiçbir önemli anı es geçilmemiş. Fakat nedense Müslüm filminde arabeskin tavan yaptığı 90’lı yıllar anlatılmamış, görmezden gelinmiş. 1989 yılından 2006 yılına geçiş yapılmış. Bütçeleri açısından kıyas yapılmayacak olsalar da bizden daha iyi biyografi filmi yaptıkları bir gerçek. Ayrıca neden Müslüm Gürses için biyografi filmi çekildiğini de anlayamadım. Çekilebilir fakat Müslüm Baba’ya gelene kadar daha birçok isim var. İzlettirme kaygısıyla filme ’10 milyon’ hedefi de konmuş.
Son dönemlerde sinemaya gitmeye değer bir film çıkmadığından şikayetçiyiz. Bence bu şikayetimizde yerden göğe kadar haklıyız. Bizi farklı alemlere götürecek, zihin dünyamızı alt üst edecek yeni filmlere ihtiyacımız var. Fakat eksik yanlarına rağmen Müslüm, sinemanın fetret devrini yaşadığı bu vakitlerde gidilebilecek en iyi film. Ne demiştik, ‘Bizde Noel Baba yok, Müslüm Baba var. O da bacadan değil, damardan giriyor.’ Belki çocuğu olmadı ama birçoklarının babası olduğu hepimizce aşikâr. Biyografi olması ve içerisinde hayatın gerçekliğine dokunan bir dramı barındırması sebebiyle bizleri hüznün kıyısında gezdiren tatlı bir dram filmi. Herkesin bir Müslüm Baba’sı var. Özellikle kalbi ve kanadı kırıkların. İzlemek gerekir.
ÖNCEKİ YAZI
KUDÜS’ÜN FETHİNDEN LANLAKO'YA: YENİ BİR DÜNYA
SONRAKİ YAZI
ZAMANIN ÖTESİNDE BİR ÖMÜR: ÖMER HAYYAM
YORUMLAR
YORUM YAPIN
GENEL YAYIN YÖNETMENİ