FİKRİYAT
Harekette Var Olan Bereket

İnsan, sürekli merak içerisinde yaşamını sürdüren bir varlıktır. Bu merakı onun sürekli yenilik arayışında olmasına sebep olmuştur. İnsan, bir zaman sonra hayret duygusunu bir kenara bırakıp merak duygusunun peşinden gitmeye başladı. Merakın insanoğlu için getirdiği faydalar yanında zararları da vardı. Çünkü hayretten yoksun bir merak, insanın hikmeti kaybetmesine, bu dünyanın peşinden koşarak iyi ve kötüden bağımsız faydalar peşinde koşmasına sebep olmuştu. İnsan bu sayede bugüne kadar belirgin bir gelişim gösterdi, hayatını kolaylaştırdı, dünyayı küçülttü. Fakat asli unsur olarak merakı merkeze alınca iletişimin hızına kendisini de eklemeye çalıştı. Ne kadar çok haber alırsa o kadar çok kendisini bu dünyaya ait görüp, bu dünyada kalıcı olacağı hissine kapılacaktı. Aldığı haberlerin olumlu ya da olumsuz olmasına bakmaksızın, haber alma güdüsüne kendisini kaptırdı. Bu aldığı haberleri belirli bir hakikat ölçütünden geçirmeden üstüne boca etti. Böyle olunca haberden bir yığının içinde, hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu tespit etmeye çalışarak debelenmeye başladı. Bundan da yorulduğunu fark edecek olmalı ki hakikati aramayı da bırakarak, aldığı her haberi doğru kabul etmeye başladı. Bu da iletişim problemlerini beraberinde getirdi.
İnsan, konuşmayı seven bir varlıktır. Konuşma güdüsü, düşünmekten bağımsız olmamakla birlikte, son dönemlerde insan için bu durumun da var olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Düşünmeden konuşmak, insan için normal hale gelmiş görünüyor. Her konu hakkında düşünebilme yeteneğine sahip insan, artık düşünmeyi ya bilmiyor ya da eksik yapıyor. Bundan dolayı da söylemleri eksik oluyor, iletişim söz konusu olduğunda da sağlıksız bir ortam göze çarpıyor. Artık kimse kimseyi dinlemiyor, herkes sadece konuşmak istiyor. Kendisini ifade etme açlığı çeken insanda, bu güdü tam olarak doyurulamadığı için insan bu çağın hızına ayak uydurmaya çalışarak sürekli konuşuyor. Kendisine ulaşan her haberi alıp onun üzerine eksik akıl yürütmeler yaparak yorum yapıyor, kendisini ifade ettiğini düşünüyor. Fakat asıl sorun şu ki, herkes her şeyi bilemez. Her konuda insan doğru ve isabetli yorum da yapamaz. İnsan için öncelikle kendisine gelen haberin niteliğini ve hakikatini araştırmak, doğrusunu bulmak söz konusu olmalıdır. Fakat böyle bir durum, hakikati arama durumu, günümüz dünyasının hızı karşısında insanı yavaşlatmakta, geri bırakmaktadır. Bu yüzden de insan o ilk ve en önemli hususu göz ardı ederek tüm gördüğü haberleri doğru kabul edip yorum yapmak istiyor. Kendisini bu dünya içerisinde görüp kabul ettirmek istiyor. Yorumunun, söylediklerinin başkaları tarafından dinlenilip anlaşılmasına aldırış etmiyor. Çünkü bu olursa, yine dünyanın dinamizmine ayak uyduramayıp geri kalacak. İnsan bu yüzden konuşmak, sadece konuşmak, konuşup kendisini bu dünya içerisinde kabul ettirmek istiyor. Başkaları tarafından anlaşılmak gibi bir derdi, dünyanın bugünkü konumundan dolayı ikinci plana atılmış oluyor.
Varlığımız, toplumsal hayatın gerçeklerinden bağımsız düşünülemeyecek kültürel ve geleneksel öğeler taşımanın yanında, insan olmamız hasebiyle ortak duygular, düşünceler paylaştığımız evrensel nitelikteki yönümüz, bizleri dünyanın diğer köşelerindeki insanların acılarına, hayatlarına kayıtsız bırakamayacak bir sorumluluk yüklemektedir. Sorumluluk, insan için varlığının temelindeki ana unsurlardan biri olduğu için iradesinin kullanımını bu ölçüye göre sürdürmesi kaçınılmaz olacaktır. Fakat insan için, dünyanın diğer yerlerindeki insanların yaşam tarzlarını bilmek ya da anlamak pek bir pratik etki sağlamaz. Çünkü aslolan, aldığımız haberlerin günlük hayattaki yansımalarına bakmak, yapılacak bir şeyler var mıdır diye düşünmek, bulduğumuz çözümler neticesinde ise eyleme geçmektir. Konuşmaktan ziyade harekete geçip, uygulamalı bir şekilde çözümün tarafında yer almamız gerekmektedir.
Bazen bir hareket, binlerce sözle anlatılamayacak etkiyi gösterip, insanlık için olumlu anlamda bir fayda sağlayabilir. Fakat bu da, hayret duygusunu yitirmemiş bir merakın kök saldığı insan varoluşunda, kendisini sırf ifade etmek için değil, meselelere çözüm getirmek için uğraşan bir yapıyı ön plana çıkarır. Bu yapı, insanlığın kurtuluşu, dünyanın dengesi açısından önemli olsa da, dünyanın mevcut ilerleyişi ve hızı maalesef buna engel teşkil etmektedir. Çünkü insanlar genelde var olan yolu kullanıp, o yolda herkesle birlikte hareket etmeyi marifet sanırlar. Yolların tükendiği yerde yeni bir yol açmayı akıllarına getirmezler, ya da yeni bir yol açma fikri hâsıl olsa bile, o fikri eyleme geçirmek konusunda çekingen davranırlar. Konuşurlar da konuşurlar. Maksadın hâsıl olması için ellerinden gelecek şeyleri düşünüp harekete geçmezler. Bu da insanlığın sorunların çözümünde etkisiz kalmasını, çözüm üretmek yerine sorunları sürekli dile getirmesini beraberinde getirir. Her şeyi bilmemiz bize çok şey kazandırsa da, her şeyi bize sunmaz. Fakat harekete geçmek, bilgimiz olan konularda çözüme yönelik öneriler sunup çözümün bir parçası olmak, tüm insanlığın hayrına olacaktır.
ÖNCEKİ YAZI
DOĞAL BİR HEDİYE: CANNABİS SATİVA
SONRAKİ YAZI
HAYALET OLSAN NE YAPARDIN?
YORUMLAR
YORUM YAPIN
GENEL YAYIN YÖNETMENİ